Bugün sabah işe gittim ama biraz rahatsızım. Çok fazla dayanamadım ve işyeri hekimine uğradım. Oda durumun biraz kötü olduğunu ve 2-3 gün istirahat etmemin doğru olacağını söyleyerek beni eve geri yolladı. Bende direk eve gelip kendimi yatağa attım.
Yarım saat sonra telefon çaldı.
-İyi günler beyefendi, Onur beyle mi görüşüyorum?
--Evet benim buyrun?
-Kusura bakmayın rahatsız ediyorum sizi. Caddede duran kırmızı Alfa'nın sahibi siz misiniz?(Aracı çekmemle ilgili yada herhangi bir sorun olursa ulaşılsın diye ön cama küçük bir karta adımı ve numaramı yazmıştım)
--Evet benim. Aracı çekmem mi gerekiyor?
-Hayır, birkaç gündür bu caddeden geçerken sürekli Alfanızı görüyorum, çok hoşuma gidiyor. Her geçişimde çok inceledim, tabir-i caizse gözüm kaldı
Aracınızı satmayı düşünüyor musunuz?
--(Gülümsemeler eşliğinde) Teşekkür ederim ama öyle bir niyetim yok ama isterseniz satmak isteyen arkadaşım olursa size yönlendirebilirim.
-Tabi ki. Hatta çok iyi olur. Ben normalde Honda Civic kullanıcısıyım ama sizin aracı gördükten sonra Alfa'ya kanım ısındı resmen. Artık Alfa almak istiyorum. Sürekli burada görünce bir sorayım dedim.
--Gerçekten 1 defa satmak istedim. Onda da satamadım, kıyamadım, elimden gelmedi
Vs. şeklinde uzun bir konuşma geçti bugün. Arayan beyefendinin adı Şenol. Kendisi Alfista adayı gibi görünüyor. Eğer siteden Alfa'sını satmak isteyen varsa kendisine yönlendirebilirim de.
Bugüne kadar birçok araç kullandım. En lüksünden en dandiğine, En pahalısından en ucuzuna. Kimse beni bu sebeple aramamıştı. Gerçekten çok hoşuma gitti