auto start dergisinde çıkan bir yazı(mustafa uyal)
daha önce aroc-tr forumda yayınlamıştım .güzel bir yazı .
Eldivensiz yazılar - Alfa Romeo ve biraz da Ferrari
Alfa Romeo, Ferrari’nin gerçek atasıdır. “Atma Recep” diyenlere, ilk Ferrari yarış takımının Alfa Romeo otomobillerden kurulduğunu ve şahlanan atın ilk kez Alfa Romeo’lardan oluşan Scuderia Ferrari yani Ferrari yarış takımının otomobilleri üzerinde yer aldığını söylesek yeterli mi? Atın da kökleri hakkında kısa bir bilgi verelim: Enzo Ferrari çok başarılı olamamış ama çok hırslı bir yarışçıdır. Bir gün yerel bir yarışta genelin dışına çıkar ve gerçekten cesaret isteyecek bir performans gösterir ve kazanır. Yarıştan sonra yanına yaşlı bir kadın gelir ve “Bay Ferrari sizi seyrettim çok etkilendim, siz bir kahramansınız. Bu yüzden oğlumun şerefle kullandığı armayı kullanmanızı arzu ediyorum” der. Bu adam, 1. Dünya Savaşı’ndaki İtalyan savaş pilotlarından, büyük kahraman, Francesco Baracca’nın annesi Kontes Paoilna’dan başkası değildir. Ferrari de o günden sonra Baraccha’nın uçağındaki sarı kalkan şeklindeki zemin üzerine işlenmiş şahlanan atı sembol olarak seçer ve sadece üzerine “Scuderia Ferrari” kısaltması olarak “S.F.” harfleri eklenir, o kadar. Alfa’ya gelince; Ferrari gibi dünyanın en çok fanatiği olan markalarından biri olmak gibi bir gücü olan bu firma, yıllar içinde çok darbe yedi. Bir ara çaresizlikten Nissan Arna üzerine logo bile koydular ama her büyük marka gibi sonunda küllerinden yeniden doğmuş gibi görünüyor. Bugün Alfa Romeo gamı, 1965-1975 arasındaki efsanevi gamı kadar güzel ve onlardan kat be kat kaliteli üretilmiş otomobillerden oluşuyor. Aslında bu markanın, bu kadar darbeye rağmen ayakta kalması bir mucize gibi gözükse de bunun pek söylenmeyen iki nedeni vardır. Birincisi yarış geçmişi ki, bu tutkuyu ateşleyen bir konu. Diğeri de Amerika’da başarılı olmuş ender Avrupalılardan biri olması. Alfa Romeo; bilmeyenler için söyleyelim, özellikle Spider modelinin Dustin Hoffman’ın Graduate filminde aldığı rolle Amerika’da bir ara en çok satılan ve sevilen yabancı otomobil olmuştu. Neden bu yazıya Alfa ve Ferrari beraberliği ile başladık, bunun da bir sebebi var. Çünkü gelen haberlere göre Ferrari eğer bazı son dakika gelişmeleri olmazsa yakında Tofaş’ın sorumluluğuna geçiyor. Bu iki görkemli markanın Türkiye’deki beraberliği şimdi bazı şüphecilere malzeme olabilir “yahu Tofaş bu işi yapamaz” gibi yorumlar duyabilirsiniz. Ben aksini düşünüyorum. Tofaş, Alfa Romeo’yu da aldığında aynı sesler yükselmişti. Başta krizin de etkisiyle bu iş yavaş başladığı için “biz demiştik!” diyenler de oldu ama bugün her ne kadar Alfa Romeo kuyrukta satılmıyorsa da eskiden tipik bir söylem olan “Alfa aldın mı yatağının altına parçaları depolamayı unutma” lafını çoktandır duymadığınızı fark ediyor musunuz bilmem. Alfa’nın o eski kırılgan, güvenilmez imajı, tabii ki, kaynaktan başlayan bir hamle ile ama ülkemizde de yavaş ama emin bir şekilde düzeltilen servis hizmetleriyle bir anda kayboldu gitti. Bugün, Alfa Romeo sahiplerinin kulübü (AROC) bugüne kadar Türkiye’de kurulan onlarca benzeri kulüpten ayakta olan ve gerçekten sahipliği onurlandıran işler yapan tek kulüp. Alfa Romeo ikinci el değerleri gittikçe daha güzel seviyelere geliyor ve küçük ilanlar sayfasında eskiden arada gözüken Alfa Romeo ilanlarının sayısında çok ciddi bir artış var; yani pazar oluştu. Bunlar “eee ne olmuş yani?” denilecek şeyler değil. Marka sahipliğinin ince detaylarının işlendiğinin göstergeleridir. Alfa’da yapılan iyi niyetli çalışmaların Ferrari gibi ultra lüks, ultra sportif bir otomobil boyutuna nasıl taşınacağı tabii ki merak konusu ama burada da uzmanlık ön plana çıkartılacaktır diye düşünüyorum. Bugün Alfa konusunda en büyük eksik, tüm model gamının bir türlü yan yana bir showroomda sergilenememiş olmasıdır. Marka geleneğinin en iyi sergilenmesinin, bir ailenin yan yana olmasıyla gerçekleşeceğine inananlardan biri olarak, bu eksiğin altını çizmek isterim. Bu arada geçen hafta Cenevre Otomobil Fuarı’nın en heyecan veren standlarından biri Alfa Romeo olmuş. 159, GT ve Brera müthiş sükse yapmış. Bir firmanın aynı yıl iki yeni lansman yapması, otomobilciler bilir, çok da kolay değildir. Bu bir firmada güvenin, heyecanın ve isteğin boyutlarını gösterir. Şimdi aynı istek ve heyecanı Tofaş’tan da bekleyen bir alay yerli “Alfisti” olduğunu belirtelim ve ricalarını aktaralım: Brera istiyoruz, hemen istiyoruz. GT zaten istiyoruz.
Edited by - Onur on 24/09/2005 00:52:45