...kendini bitkin hissediyordu, ne yapacağını bilmez bir şekilde koltuğuna attı kendini. O sırada hemen yanında sehpanın üzerinde duran kitap ilişti gözüne. Eline aldı, uzun uzun baktı. Bir carlos Castanade kitabıydı. Karıştırmaya başladı, karıştırdıkça gözlerinin önünden gençlik yılları belirmeye başladı. Ne kadar güzel geçmişti o yılları. Arkadaşları ile toplanırlar, aralarından seçtikleri birileri C.C. den yazılar okumaya başlar, beraberinde de sarma'yı elden ele dolaştırarak, castanade'nin anlattığı sanrıları görme umuduyla bu aleme dalmaya çalışırlardı...
...Niye olmasın diye düşündü. Aceleyle koltuğundan kalktı, zulasına doğru hızlı adımlarla ilerledi. Elleri titreyerek kağını açtı dolabın, büyük bir özenle kutuyu çıkardı, örtüsünü hafifçe araladı... Duruyordu, gözleri parlayarak önce kağıdı parmaklarının arasına aldı, bir tutam otu aynı incelikle burnuna götürdü, mis gibi kokuyordu. Acele etmeden yavaş yavaş sardı, sigara haline getirdi.
Yerine geçti, Castanade'yi tekrar kucağına koydu, sigaraya uzun uzun baktıktan sonra dudaklarının arasına götürdü ve yaktı. Derin bir nefes çekti, dumanını bırakırken sanki ona birşeyler anlatmaya çalışıyormuşçasına şekilden şekile giriyorlardı. Kitabı okumaya başladı, okudukça sigarasından derin derin nefesler çekiyor, çektikçe okuyor, okudukça dumanların oluşturduğu şekiller anlam kazanmaya başlıyordu. O kadar dumanlanmıştıki artık kitabı bile görecek halde değildi. Tek gördüğü dumanların oluşturduğu önce anlamsız gelen fakat zamanla anlam kazanan şekillerdi. Sanki 206 wrc yi görüyordu. Buda nerden çıktı diye düşünecek oldu, beceremedi. Peşinden dagon'dan çıkmışçasına sinirli kanlı gözler görmeye başladı. Evet artık anlıyordu bunları, o anda karnına inen acıyla irkildi. Bir anda her şey gitmiş yerini acı duygular almıştı. Tuvalete nasıl gittiğini bile hatırlamıyordu. O an tek isteği Manitunun kendisine gösterdiği sanrılarla, sahip olduğu 147'yi nasıl bir araya getireceğiydi. Onuda tuvalette işini görürken bir çırpıda haletti...